IRAN I – Tehran

Hayatlarında hiçbir aceleleri olmayanların ülkesi İran’da trafik bir acele içinde akıyor. Trafikte arabalar acele içerisinde seyrederken, arabaları kullanan İranlıların kendilerinde bir acele, bir heyecan gözlemlemek ise mümkün değil. Şoförler arabalarının aksine o kadar sakinler ki; arabaların kendi kendilerine hareket ettiğini düşünebilirsiniz.

Tebriz’e indik. Bir ağustos gecesiydi. Tebriz havalimanında kısa bir karşılama merasimi oldu…

Taksimiz bulundu – azığımız verildi – paramız bozuldu – gideceğimiz adres yazıldı – Tehran’a yollandık…

Her şey çok çabuk olmuştu. Kendimizi gecenin bir vakti Tebriz’den çıkmaya çalışırken bulduk. Fakat sonra anladık ki benzin istasyonu arıyormuşuz.

Anladığımız kadarıyla benzin ucuz olduğundan benzincilikle uğraşan pek yok. Hele gecenin bir vakti benzinci bulmak hiç de kolay değil. Şehir içinde benzinci bulmak zor. Şehrin dışında veya şehirlerarası yollarda tek tük benzinci bulunabiliyor. Birçoğunda sıra oluyor ve hatta eğer gece ise pompacıyı uyandırmanız gerekebiliyor.

Allahtan bizim pompacı uyanıktı. Benzin aldıktan sonra bir sabah namazı molası ve ardından bir de kahvaltı molası veriyoruz ki “şirini”lerle ilk burada tanışıyoruz (aslında ilk ve son – zira bir daha yemek nasip olmadı – tadı damağımızda kaldı). Bizim için hazırlanmış azık içerisinden bir kutu ıslak kuru pasta diyebileceğimiz unlu mamul çıkıyor ki adı “şirini” oluyormuş.

Kahvaltıdan sonra üç – dört saat daha yol almamız gerekiyor Tehran’a ulaşmak için. Tehran bizi şehir dışında karşılıyor. 10 kilometre kala Tehran trafiğine giriyoruz ve 10 kilometre sonra da asla alışamayacağımız “İran trafiğiyle” tanışıyoruz.

Hayatlarında hiçbir aceleleri olmayanların ülkesi İran’da trafik bir acele içinde akıyor. Trafikte arabalar acele içerisinde seyrederken, arabaları kullanan İranlıların kendilerinde bir acele, bir heyecan gözlemlemek ise mümkün değil. Şoförler arabalarının aksine o kadar sakinler ki; arabaların kendi kendilerine hareket ettiğini düşünebilirsiniz.

Tehran’da Oğuz’un konağıyız (konuk değil konak – öyle deniyor burada). Bize farklı bir Tehran gezisi sunuyor. Şehrin kuzeyindeki zengin mahallelerinde dolaşıyoruz. Merkezdeki parkları geziyor, caddeleri turluyoruz. Ünlü Bazar-ı Bozorg’dan geçiyor, Tehran metrosunu kullanıyoruz. Hamburger yiyor, kavun suyu içiyoruz… Ve “Tehran başka sefere daha uzun kalacağız” deyip yola devam ediyoruz…

Tam burada Muhammed devreye giriyor. Tehran’da taksicilik yapan Muhammed bizimle beraber gelebileceğini söylüyor. Hem bizimle gezecektir hem de şoförlüğümüzü yapacaktır. Günlük 30 humeyniye anlaşıyoruz. Daha sonra bir hata yaptığımızı anlayacağız ancak şu anda herkes mutlu görünüyor.

Oğuz ile vedalaşıp Muhammed ile beraber İsfahan’a doğru hareket ediyoruz. İsfahan’dan önce İmam Humeyni’nin mezarını ziyaret edeceğiz ve Kum’a da uğrayacağız. Tabi bu çok da kolay değil… Önce araba yolda kalmasın diye bir miktar benzin takviyesi yapacağız, sonra arabayı ufak bir bakımdan geçireceğiz, sonra Muhammed’in kardeşini eve bırakacağız, sonra benzin alacağız, sonra motoru soğutacağız derken ikindiye yakın İmam Humeyni’nin mezarına varıyoruz.

Muhammed’in kardeşi de bizimle gelmek istiyor ancak minik Samandımızda ona yerimiz yok. Biraz bozuluyor Muhammed ama çabuk geçiyor.

Muazzam bir türbe – cami yapılıyor mezarın üstüne ve inşaat devam ediyor. Türbenin arkasındaki şehitliği de ziyaret ettikten sonra Kum’a hareket ediyoruz.

Kum mollaların başkenti. İranlıların önemli ziyaret yerlerinden, on iki imamdan biri olan İmam Rıza’nın kız kardeşi Fatıma’nın türbesi var burada. Hz. Masume diyor İranlılar. Türbe müştemilatı ile beraber oldukça büyük bir alan kaplıyor. Ancak burada fotoğraf çekmek yasak. Ellerinde renkli püsküllerle dolaşan görevliler bizi uyarıyorlar tatlı bir dille. Gizli gizli fotoğraf çekmeye devam ediyoruz ve bir kaç kere daha uyarı alıyoruz… Türbe gerçekten çok fotojenik ve rahat rahat fotoğraf çekememek insanı üzüyor.

Hz. Ali’nin doğum günü yaklaşıyor ve Kum’a ziyaretçiler dolmuş. Türbenin yanındaki dere yatağı otopark olarak kullanılıyor. Çarşı kalabalık. Çelo kebabımızı yiyoruz, sovanımızı alıyoruz – ki bu yolculuğumuz boyunca bize eşlik edecek Kum’un ünlü tatlısı – ve İsfahan’a doğru yolumuza devam ediyoruz…

Leave a Reply

You can use these HTML tags

<a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

  

  

  

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.